Nihayet Be - Terör ve Devlet
  ANA SAYFA
  TÜRK ORDUSU
  ILETISIM
  ZIYARETCI DEFTERI
  MAKALELER
  => Türk birligi korkusu
  => Türkiye-Pakistan
  => Japonyanin Yeni Ekseni
  => Asya Devri Basliyor
  => Silahlanma Yarisi
  => Uzay Savaslari Provasi
  => Terör ve Devlet
  => Orta Asya ve Türkiye
  TEKNOLOJI HABER
  EN BABA SITELER
  ÜNLÜLER
  ÜLKE PROFILLERI
  TÜRKIYE VIDEOLARI
  FUTBOL KLÜPLERI
  PARA KAZAN
  ARABALAR

Terör Örgütlerinin Temel Stratejileri ve Devletlerin Düştüğü Hatalar


Doç. Dr. Sedat Laçiner


 

Teröristler başlangıç noktasında devletle kıyaslandığında oldukça zayıftırlar. Bu zayıflık sadece silah veya maddi zayıflık değildir. Siyasi-fikri alanda da zayıftırlar. Her ne kadar demokratik ve adil olmayan sistemden şikâyet etseler de, çoğu kez sistem demokratik olsa bile teröristler barışçıl ve meşru yollarla istedikleri ölçüde taraftar toplayamazlar. Bu nedenle terör için ‘zayıfın aracı’ da denir. Tabloya bu şekilde bakıldığında devletin başlangıç noktasında çok güçlü olduğu açıkça görülecektir. Sağlıklı ve güçlü bir devlet mekanizması daha bu aşamada teröristler ile ilgilenmeye başlar ve doğru yöntemleri kullanır ise terörü izole edebilir ve kısa sürede tamamen bitiremese de kabul edilebilir ‘küçük’ bir sorun haline getirebilir. Ancak bu aşamada asıl teröristler ne kadar zayıf olduklarının bilincindedirler ve devlet çoğu kez bu aşamada terörün çıkış noktası ve teröristlerin potansiyeli ile yeterince ilgilenmez.

 

Bundan sonraki safhalarda teröristler ilk iş olarak yakın çevrelerinde korku salmaya ve sempatizan kitlesindeki rakiplerini ‘temizlemeye’ başlarlar. Bu ‘iç temizlik’ (ya da sindirme) safhasında hain, işbirlikçi, jurnalci vs. suçlamaları yaygındır. Söz konusu dönemde terör örgütü devlet güçlerinden çok daha fazla kendisine yakın hissettiği hedef kitleden kişileri öldürür. Bu bir tür iç savaştır ve burada terör örgütü tek iktidarın kendisi olduğunu kanıtlamaya çalışır. Bu dönemdeki terörist saldırılar son derece vahşidir ve ölçüsüzdür. Maksat bazı kişileri öldürmek ya da yaralamak değil, ne kadar acımasız ve dolayısıyla ne kadar güçlü olunabileceğinin kanıtlanmasıdır. Aslında bu aşama devletler için teröristle mücadelede en uygun zaman dilimlerinden biridir. Ancak güvenlik güçleri bu safhada çoğu kez yer almazlar ve hatta bazı çatışmaları görmezden gelirler. Oysa ki ‘iç savaş’ dönemi terör örgütünün her açıdan çekirdek kadrosunu ve ‘çekirdek ideolojisi’ni oluşturduğu bir safhadır. Terör örgütü sembollerini, sloganlarını vs. daha çok bu aşamada genişletir. Hatta sözde mahkemeler kurmaya, mühürler basmaya çalışarak dar bir alanda da olsa bir iktidar sahası oluşturmaya çalışır. Devlet güçleri bu aşamada terör örgütünü ile rakipleri ile dengeleyebilir ve iç çatışmayı tarafların birbirini tüketmesi sürecine çevirebilir.

 

Üçüncü safhada teröristler o ana kadar rakipsiz görünen devletin gücünü sorgulatmak amacıyla eylemlerini arttırmaya başlarlar. Bu eylemler kuralsız-ölçüsüz olabilir. Amaç devletin aslında sanıldığı kadar güçlü olmadığını ispatlamaktır. Bunun için sembolik devlet kurumları, tarihi binalar ve özellikle güvenlik güçleri hedef alınır. Güvenlik güçlerinin öldürülmesi teröristler için son derece önemlidir. Çünkü bu sayede devletin kendi polisini ve askerini dahi koruyamadığı, yani bu kadar acz içinde olduğu mesajı verilmektedir. Aynı şekilde devletin iktidarını göstermesi gereken yerlerde terör örgütleri alternatif bir iktidar alanı geliştirmeye başladığının mesajlarını da vermeye çalışır. Örneğin kendince vergi koyar, belli bölgeleri yasak bölge ilan eder vs.

 

Dördüncü safhada terör örgütü kendisi ile devlet arasındaki ilişkinin toplumda, medyada ve hatta devlet kademelerinde eşitler arasındaki bir ilişki olarak algılanmasına çalışır. Böylece terörle mücadele terörle savaşa dönmüş olur ve devlet artık tek meşru güç olma pozisyonundan kutuplardan biri olmaya doğru yol alır. Devletler en çok hatayı bu safhada yaparlar. Tam da terör örgütlerinin arzu ettiği gibi konuyu sadece silahlı bir mücadele olarak görür ve saldırılara tam da terör örgütlerinin istediği tarzda karşılık verirler. Böylece karşılıklı açılan ateşler arasında devam eden bir sürüklenme başlar. Artık devlet inisiyatifi kaybetmeye başlamaktadır. Terör örgütünün saldırılarına aynı tarzda ve misliyle karşılık verilirken terör örgütlerinin militanlarında da değişmeler yaşanır. İlk başlarda oluşmuş olan tereddütler artık yok olmaya başlar. Sıcak çatışma içinde teröristler birbirlerine daha da yakınlaşırlar ve ilk başlar da çoğu yapay olan birleştirici unsurlar gerçeğe dönüşmeye başlar. Artık gerçek bir dava ve dava kardeşliği vardır. Bu şekilde sorun hızla ‘kan davası’na dönüşmektedir. Ölen her bir terörist devletten uzaklaşan en az birkaç kişi anlamına da gelir. Bu süreçte başarı ne kadar çok kişi öldürüldüğü ile değil, ne kadar az kişi öldürüldüğü ile ölçülür. Oysa devlet güçlerinin bu safhada gözünü yok etme arzusunu bürümüştür ve ne kadar çok terörist öldürürlerse o kadar başarılı olacaklarını sanırlar. Gerçekte ise öldürülen 20-25.000 kadar terörist yaklaşık 100.000 kişiyi terör örgütünün potansiyel beslenme kaynağı haline getirir. PKK terörü örneğinde ailelerin kalabalık oluşu ve aşiret yapısı nedeniyle bu etki daha da hızla olabilmektedir. Dördüncü safha için devletin terör örgütüne benzeşmeye başladığı safha da denebilir. Terörün verdiği zarar arttıkça sabırlar zorlanır ve bir süre sonra devletler terör örgütlerinin uyguladıkları yöntemleri kullanır hale gelebilirler. Hatta bir süre sonra teröristle mücadele ettiğini söyleyen güvenlik güçleri bizatihi kendileri teröristlerden daha çok terör üretir hale gelebilirler. Hatırlanacağı üzere teröristler silahlı saldırıları terör ortamı oluşturmak ve bu ortamda çeşitli güçleri devlet aleyhine kanalize ederek onu belli eylemlere zorlamak için kullanırlar. Diğer bir deyişle terörde asıl amaç silahlı eylemler değildir. İşte bu temel hedefi doğru okuyamayan güvenlik güçleri çoğu kez birkaç terörist için köyleri basarlar, çok sayıda ilgili-ilgisiz kişiyi sorgudan geçirirler, insan haklarını ihlal etmeye, gündelik yaşamı olağan seyrinin dışına çıkarmaya başlarlar. İnsanlar etraflarında daha çok polis, asker, panzerler, tanklar ve alçaktan uçan uçaklar görmeye başlarlar. Belki de kasabasında bir tek terörist bile görmemiş çocuklar alçaktan uçan uçakların, gece yarısı baskınlarının tesiri altında terörü, yani gerilimi yaşamaya başlarlar. Bu önlemler gerilimi arttırdıkça arttırır. Yani tam da terör örgütünün istediği gerçekleşir: Gündelik yaşam gerilir ve manipülasyona uygun bir hale gelir. Terör örgütünün bu safhadaki tüm çabası devleti yöntem ve ilkeler açısından kendisine benzetmeye çalışmaktır. Devlet ne kadar çok kişiyi rahatsız eder, ne kadar çok insan haklarını ihlal eder, kendi koyduğu kurallar ile çelişir ise terörist o kadar memnun olur. Bir yandan şikâyet edebileceği ve istismar edebileceği yeni bir sahaya kavuşur, diğer taraftan devletin elindeki en önemli gücü, yani meşruiyeti ortadan kaldırmaya başlamış olur. Ayrıca devlet ile benzeştikçe terör örgütüne de zaman zaman devlet gibi muamele edilmeye başlanır.

 

Bu süreçte devlet terör örgütü ile mücadelesinde zaiyat vermeye devam ettikçe ilk akla gelen güvenlik güçlerinin yetkilerini arttırmak, daha fazla silah almak ve haklarda sınırlandırmalara gitmek olur. Özellikle ‘şahin’ kanattakiler polis ve askerin yeterince yetkili olmadıklarını savunurlar ve mahkemelerin terör konusunda daha az liberal davranmasını talep ederler. Aslında bu taleplerin sonu gelmez. Daha çok yetki çoğu kez tam tersi sonuçlar doğurur. Çünkü terör sürecinde devlet güçlerinin teröristler ile şiddette yarışabilmesi mümkün değildir. Teröristler neredeyse sıfır-ilke ile hareket ederler ve kan dökmede her zaman daha başarılıdırlar. Devletin kan dökmede teröristlerle yarışmaya başlaması aslında devlet olma özelliklerini terk etmesi anlamına gelir.

 

Beşinci safha ise devleti yalnızlaştırma safhasıdır. Devlet ve güvenlik güçlerinin yaptıkları hataları kullanan terör örgütü manipülasyon ve propagandaları yoluyla rakibini içeride ve dışarıda yalnızlaştırmaya ve hatta kendi içinde kavgalı hale getirmeye çalışır. Yalnızlaştırmada dış kamuoyuna terör olayları haklı ama zayıf bir grubun zulme direnişi olarak yansıtılır. Etnik terörde daha çok üzerinde durulan azınlık haklarıdır. Diğer terör türleri de dışarıda daha çok hukuku bir tür araç olarak görürler. Buna ek olarak terör örgütleri diğer ülkelere hizmet önererek mücadele ettikleri devleti siyasi alanda da yalnız bırakmaya çalışırlar. Terör örgütünün hedeflerini kendi hedeflerine uygun bulan bazı ülkeler de terör örgütlerine ya doğrudan destek verirler, ya da faaliyetlerine göz yumarlar. Bu ikisi olmasa dahi terör örgütünün ülke dışındaki faaliyetleri terörle mücadele eden ülkede çoğu kez diğer ülkelerin teröristlere destek verdiği şeklinde algılanacaktır. Terörle mücadele eden ülke diğer devletlerin de kendi çıkarlarını tehlikeye sokarak teröristler ile mücadele etmesini ister. Oysa hiçbir ülke doğrudan tehdit altında olmadan, ya da çıkarları bunu emretmeden kendisini riske atmak istemez. Bu çekingenlik de terörle mücadele edilen ülkede komplo teorilerine eğilimi arttıracaktır. Sonuçta oluşacak olan güven eksikliği ise en çok terör örgütlerinin işine yarayacaktır. Devletler arasında oluşan güven ve iletişim boşlukları terör örgütlerinin yuvalandığı yerler haline gelmektedir. Bu noktada konuya sadece devletlerin terör örgütlerini bilinçli olarak desteklemesi şeklinde yaklaşmanın yanıltıcı olacağını belirtmek gerekir. Devletlerin zaman zaman terörü bir dış politika aracı olarak kullandıkları açıktır. Ancak bu ilişkide terör örgütlerinin rolü de sıfıra indirgenmemelidir. Daha önemlisi terörle mücadele eden ülkenin bu tür ilişkilere meydan veren açıkları da unutulmamalıdır. Tüm bu bilgiler ışığında terör örgütleri nedeniyle devletlerin dış ilişkilerinin ciddi zararlar aldığı söylenebilir. Örneğin IRA terörü nedeniyle İngiltere birçok ülkeyle (Almanya, İrlanda, ABD gibi) sorunlar yaşamıştır. Aynı şekilde terörün Fransa ve İspanya arasında gerilime neden olduğu da bilinmektedir. Türkiye ise terör nedeniyle neredeyse tüm komşuları ve tüm Avrupa ülkeleri ile sorun yaşamıştır ve yaşamaya da devam etmektedir. Kısacası terör örgütü kendi gücünün dışındaki güçler arasındaki rekabetten yararlanarak devleti dışarıda yalnız bırakmaya çalışmaktadır.

 

Aynı şekilde içeride de devletin yalnızlaştırılması çabası sürer. Öncelikle devletin kendi vatandaşlarını dahi koruyamadığı izlenimi verildikten sonra, devletin kendi güvenlik güçlerini dahi korumakta yetersiz kaldığı işlenir. Bundan sonra ise medyaya yansıyan açıklamaların doğru olup olmadığı üzerinde soru işaretleri üretilir. Böylece terör vatandaşlar gerçeklerin örgütünün açıklamaları ile devletin açıklamaları arasında bir yerde olduğuna inandırılır. Bu devletin vatandaşları nezdinde yalancı çıkarılması sürecidir. Güven telkin etmeyen devletin yetersizliği ülke içinde şikâyetlere neden olurken, siyasi yapı içindeki rakip gruplar da yavaş yavaş terör nedeniyle birbirlerini suçlamaya başlarlar. Bu aşamada ne kadar derinleşilirse terör örgütü o kadar başarılı oluyor demektir. Rakip gruplar arasındaki tartışmalar daha çok temel strateji üzerinde değil, kişiler üzerinde yapılır. Terör örgütleri ise sanılanın aksine bu tür tartışmalarda ılımlıları güçlendirecek bir tutum yerine tartışmaları derinleştirecek ve aşırıları güçlendirecek eylemler yaparak sürecin derinleşmesini sağlamaya çalışırlar.

 

Terör örgütleri devleti içeride yalnızlaştırırken ülkenin tüm çıkar gruplarının devlet üzerinde baskı kurmasını sağlamaya çalışır. Diğer bir deyişle kendisinde olmayan bir gücü nispeten küçük müdahalelerle devletin üzerine yönlendirir. Bu taktikte özellikle kendisine karşı yasal veya kanun dışı bir alternatif oluşmaması için elinden geleni yapar. Haklardan bahsetmesine karşın teröristler kendi savundukları konularda kendileri ile aynı söylemi kullanan rakiplerden hoşlanmazlar. Bu çerçevede terör örgütünü gereksizleştirebilecek her türlü kişi ve gruplaşma terör örgütü tarafından fiziksel olarak yok edilir, ya da sindirilir. Böylece terör örgütü söyleminde tekelini korumuş olur. Garip olan ise genelde devletlerin de terör örgütlerinin tekel kalmasına katkıda bulunmasıdır. Devlet çoğu zaman teröristlerin dile getirdiği sorunları yasal zeminde dile getirenleri de terörist gibi algılar ve tıpkı teröristler gibi bu kişileri sindirmeye çalışır.

 

Devletin yalnızlaştırılması aşaması ile birlikte terör örgütünün toplum üzerindeki manipülasyon gücü daha da artar, inisiyatif daha fazla devletin elinden kaçar. Böylece devletin belli politikalar zorlanması, yani terörün hedefine ulaşması daha bir kolaylaşmış olur. Elbette yukarıda özetlediğimiz safhalar kusursuz bir şekilde bu sıra içinde cereyan etmek zorunda değildir. Çoğu kez bu safhalar birbirinin içine geçmiş bir şekilde sürer ve bazı safhalar bir sonraki içinde tamamlanır. Bazen de başarısızlıklar ve devletin aldığı önlemler sayesinde belli aşamalarda geriye dönüşler yaşanabilir.

 

Doç. Dr. Sedat Laçiner
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol